
TAHA BURAK YILMAZ
1988 yılının Eylül ayında, ziyadesiyle uzun bir süre doğumhanede kalan annem hariç etrafındaki herkes için gayet keyifli sayılabilecek bir günde; beklentilerinin ve zahmetinin daha ilk anda daha doktor elinde baş aşağı sallanıp neticemiz tokatlanırken başladığı şu keşmekeşi bitmek bilmeyen dar-ı dünyaya geldim. Yolun başından itibaren beni her ahval ve şeraitte destekleyen evimizin hanımı annem ve daimi gurur vesilem babamla tanıştım. Erken konuşmaya başlayıp belki de hiç susmadığımı, en ufak bir mesele için bile ortalığı ayağa kaldırma kabiliyetimi ve çok fazla soru sorduğumu onlardan öğrendim. Bir hanımefendi tarafından pabucum dama atıldığında henüz 4 yaşındaydım. “oo abi oldun, vay koca adam” gibi gazlamalara rağmen üzerimdeki ilginin giderek azaldığını fark edebiliyordum. Henüz saltanatı kaybetmenin şokunu atlatamadan ikinci bir kız kardeşim daha oldu. Bari ikincisi erkek kardeş olsaydı arkadaş hayıflanmalarım çok uzun sürmedi. Birbirine çok bağlı, eğlenceli ama menfaatlerimiz ortak iken ana babaya karşı her türlü kolektif harekete müsait sağlam bir ekip olduk. Ankara’da İlkokulu tamamladıktan sonra babamın tayini dolasıyla İstanbul’a yerleştik.
2006 yılında liseyi Habire Yahşi Anadolu Lisesi’nde tamamladım. Sabancı Üniversitesi Siyasal ve Toplumsal bilimler bölümünden 2011 yılında mezun oldum. Biraz geriden almak gerekirse; lise yıllarında başlayıp üniversitede artarak devam eden bir ilgi alanı arayışındaydım. O yıllarda aslında fotoğraftan ziyade merakım daha çok müzik üzerineydi diye hatırlıyorum. Tabi ilkokulda abuk bir plastik flütten başka alternatif sunulmadığından ve o aleti de bir türlü çalamadığımdan dolayı müziğe ilgim enstrüman çalma kabiliyeti şeklinde hiç evirilemedi, -ya da belki de hiç öyle bir kabiliyetim yoktu orasını bilemiyorum. Farklı ülkelerde, farklı kültürler ne dinliyor diye hep bir merakım olmuştur. Aynı motivasyonla hoşuma giden şarkıları biriktirir, onlar üzerinde uyduruk yazılımlar üzerinden kendimce mixler denerdim. Bir aralar kafaya şöyle profesyonel bir dj setup sahibi olmayı da koymuştum. Bir pazar günü aile pikniğinde bana emanet edilen yarı profesyonel fotoğraf makinesinin sağını solunu kurcalayıp bir kaç kare çektikten sonra fotoğraf çekmekten de çok keyif aldığımı fark ettim. Hemen yaklaşan ilk doğum günümden evvel yaptığım lobi faaliyetleri sonuç verdi ve babamın kısıtlı bütçesini de biraz zorlayarak Nikon d80 model ilk makinama kavuşmuş oldum. O heyecanla tarihi yarımadayı turladıktan sonra eve gelip çektiğim fotoğrafları incelemek ve olumlu tepkiler almak inanılmaz bir keyif oldu benim için. Keyif almaya devam ettikçe de diğerlerine olan arayışım azaldı ve bir süre sonra tamamen fotoğraf dünyasına yoğunlaştım. O günden itibaren hep hayatımın bir parçası oldu mümkün oldukça makinamı yanımda tuttum ve her defasında yeni teknikler ve farklı kompozisyonlar üzerine çalışmak için gayret ettim.
Bu internet sitesi üzerinden fotoğraflarımı paylaşmak fikrinin özünde ise; -belki kendini fazla önemsiyor gibi görünme riskini alarak- sıkışmış olduğum iş hayatından ve gündelik telaşlarımdan mümkün olduğu kadar kurtulup, daha çok fotoğraf çekme motivasyonunu kendime sağlayabilme gayreti var.
Selamlar,

